Pozitif Psikoterapi (PPT); temelinde psikodinamik bir yaklaşımla, insanın hümanistik kavramlaştırmasına dayanan, transkültürel-kültürlerarası bir bakış sunan, yapılandırılmış, görece kısa süreli bir psikoterapötik yöntemdir. Evrenseli kucaklayan bir ekoldür. Çatışma çözümüne odaklı ve insanın kendi öz kaynaklarını temel alan bir yaklaşımdır. Aile, birey ve çift kullanımına uygundur.
1968 yılında Nossrat Peseschian tarafından Almanya’da geliştirilmiştir.
İran kökenli bir nörolog, psikiyatrist ve psikoterapist olan Nossat Peseschkian, Pozitif Psikoterapi (PPT) ekolünde, sorunların pozitif yönlerine ağırlık vererek var olan semptom ve rahatsızlıklara işlevselliklerine dayalı pozitif yorumlar çerçevesinde yaklaşmıştır. Örneğin; depresyon yalnızca “pasif bir tavırla bunalma duygusu” olarak ele alınmaz. Depresyon aynı zamanda “derin bir duygusallıkla tepki verebilme yeteneğini” de yansıtır. Bir hastalık varsa; bu hastalık hasta için neyi temsil ediyor? Hangi ihtiyaçlara hizmet ediyor? Hangi yeteneklerini çok geliştirmiş veya geliştirememiş? Buralara odaklanır ve kişinin yaşamda var olma ve devam etme yeteneklerini inceler.
Pozitif psikoterapi hakkında Dr. Kudret Eren Yavuz’un videosunu dinleyebilirsiniz.
Pozitif Psikoterapide kullanılan “pozitif” sözcüğünün özel bir anlamı vardır. Pozitif terimi, genelde günlük yaşamda ahlak kategorisi gibi kullanılır ve pozitifin sadece olumluyu ifade ettiği düşünülür. Oysa Pozitif Psikoterapide bu terim, ilave bir anlam almaktadır. Özgün kullanımında (positum) olduğu gibi bu kullanımda da gerçek ve var olanı ifade eder. Başka bir deyişle her gerçekliğin içinde olumsuz yanlar ve olumlu yanlar olduğuna işaret etmektedir (Peseschkian, 1977). Bunu şu şekilde anlamlandırabiliriz; nasıl ‘covid pozitif’ demek, covid virüsü kişide mevcut demekse; Pozitif demek de kişide bahsedilen kaynaklar var manasına gelmektedir.
PPT’ye göre umut ilkesi esastır. Danışan var olan sorununa ya da problemine yeni bir çerçeveden, yeni bir gözlükle bakabilir ve bu danışanda umut ışığını yakabilir.
Denge Modeli ve Dört Boyut:
Pozitif Psikoterapide insan yasamı, insan varlığının dört boyutu açısından kavramsallaştırılmıştır: vücut/sağlık (duyular), iş/başarı (akıl), ilişkiler (gelenekler) ve gelecek/umut/maneviyat. Pozitif psikoterapiye göre her insan yaşamını bu dört boyutta yaşar. Tüm kültürel, sosyal ve bireysel farklılıklara rağmen her insan bu dört farklı boyutta çatışmalarıyla ilgilenmektedir, ancak her insanın her boyuta verdiği önem farklıdır. Çatışmalar ortaya çıktığında, problemle baş etmek için her insan belli bir boyuta yönelme eğilimi gösterir. Bazı bireyler fiziksel semptomlar geliştirerek tepki verirken, bazıları işe/performansa yönelir, bazıları sosyal etkileşimden kaçar ya da sosyal etkileşimler kurar ve bazıları fantezilere sığınır (Peseschkian, 1977, 1993, 2000). İşte bu dört alandan birine diğerinden fazla yatırım yaptığımızda, dört ayaklı bir bina gibi durduğumuzu düşünürsek binamız ayakta kalamaz, bir süre sonra psikolojik dayanıklığımız bozulur. Psikolojik dayanıklılık problemlerle baş etme becerimizdir ve bunu kaybederiz.
Pozitif Psikoterapi Nasıl Çalışır?
PPT, terapiyi beş basamakta ilerletir:
1. Gözlem/uzaklaşma devresi,
2. Envanter devresi,
3. Durumsal cesaretlendirme devresi,
4. Sözelleştirme devresi,
5. Hedefleri genişletme devresi.
Pozitif Psikoterapi öykü ve deyişlerden de yararlanır. Öyküler durumunu dışsallaştırmayı ve yeniden yapılandırmayı sağlarken danışana öteki üzerinden farklı bir bakış açısı da sunar.
Pozitif Psikoterapiyle, insanlardaki hastalıklara rahatsızlıklara değil, kişinin hayattaki kaynaklarına ve yeteneklerine odaklanarak insanların daha da güçlenmesi hedeflenir. Bu psikolojik sağlamlık, kişinin bahsedilen dört alanı dengede tutması, yeteneklerini ve kaynaklarını fark etmesi ve bir yetişkin olarak ihtiyacı olanı kendine sunmayı öğrenmesiyle gerçekleşir.